Genel

Müzik dünyasının isimsiz kahramanlarına selam

Ümran Avcı- Müzik yazarı Mehmet Tez, ilk romanı “Leopar Selim’in Son Günü” ile edebiyat dünyasına merhaba dedi. Tez; çok iyi bildiği müzik dünyasını kurmacayla birleştirdi. Hâl böyle olunca, akıcı bir dil ile kaleme alınmış, güçlü hikâye ve kurgusuyla okuru içine çeken iddialı bir roman çıktı ortaya. Romanın iki kahramanı vokal “Leopar Selim” (adı leopar desenli gömleğinden geliyor) ile basçı Barış B…

Haberin Devamı

Hikâye; ünlü rockçı Barış B.’nin klip çekimi için gittiği Yunan adasından kaybolmasıyla başlıyor. “Leopar Selim’in Son Günü”, ‘90’lar ve günümüz arasında paralel kurgu ile ilerliyor… Bir yandan Barış B.’nin zirveye çıkışını, bir yandan da geriye dönük anlatımlarla Selim’in 27’sindeki ölüm yolculuğunun hikâyesini öğreniyoruz.

Roman yazmak size neler hissettirdi? Gazeteciliğin gerçeğe sadık kalma refleksiyle kurmacanın özgürlüğü nasıl bir ikilem yarattı?

Roman yazmak için yola çıkmamıştım. ‘90’larda Beyoğlu’nda geçen hikâyeler anlatmak niyetindeydim. İşin içinde kaçınılmaz olarak müzik de olacaktı. ‘90’ların Beyoğlu’sunu müzikten ayrı düşünmek neredeyse imkânsızdı, bu da benim hem müzik yazarı hem de o dönem Beyoğlu’nda yaşamış biri olarak avantajımdı ebette. Ancak ilk hikâyeyi yazmaya koyulunca benim için pek çok şey değişti. Hikâyemi daha detaylı, daha boyutlu ve katmanlı anlatmak istediğimi fark ettim. Karakterlerim ve aralarındaki ilişki bunu dayatıyordu. O zaman romanın alanına girdim. Bu benim için yeniydi ve açıkçası korkutucuydu. Tedirginlikle ama büyük bir heyecanla ve keyifle yazdım. ‘90’ların Beyoğlu’sunu bir nostalji unsuru olarak bugünden geçmişe bakarak romantize etmekten ziyade, karakterlerimi içinde gezdireceğim, iyi bildiğimden detaylarıyla çok boyutlu ve gerçek bir şekilde canlandırabileceğim bir kurgu ortam olarak kullanmaya çalıştım. Okuyanların nostalji hisleriyle dolduğunu elbette biliyorum ancak o dönem yolu oradan geçmemiş, hiç Beyoğlu’nu bilmeyen biri için de ilginç olmasını istedim hikâyemin. Aşk, dostluk, ihanet, sırlar, geçmişin hayaletleri, pişmanlıklar ve kapanmamış hesaplar hepimizin hayatında var. Ortamın Beyoğlu ya da başka bir yer olması bu durumu değiştirmiyor. Gerçeğe sadık kalmaya çalıştım ama bir kurgu hikâye yazdığımı hiç unutmadım. Karakterlerim hem çok gerçek hem de kurgular. Her biri tanıdığım insanlardan izler taşıyor ama bir yandan da hayal ürünüler. Bu ikisi arasındaki flu alanda dolaşmak bana büyük keyif verdi.

Haberin Devamı

Müzik sektörüne yakın bir isim olarak sistem eleştirisi de yapıyorsunuz. 

Haberin Devamı

Müzisyen olmak her zaman zordu. Bugün de zor. Teknoloji değişir, müzik dağıtımı değişir, telif mekanizmaları değişir ama değişmeyen şey, müzik sektöründe müzisyenlerin hep en ağır yükü taşıdığı gerçeğidir. Müzisyenlik emek ister, zaman ister üstelik başarı garantisi de yoktur. Müzik sektöründeki pek çok aktör arasında en savunmasız, en hassas, en az kazanan, en çok emek vereni müzisyenlerdir. En ön cephede savaşırlar ve işler azıcık ters gitse hemen feda edilirler. Biz hep başarılı olmuş, sesini duyurabilmiş sanatçıları, grupları duyarız tanırız ki onlar için de bu söylediklerim geçerlidir. Bir de en az onlar kadar değerli, yetenekli olsa da onlar kadar emek vermiş olsa da hiç adını bilmediğimiz duymadığımız, sessiz sedasız bu âlemlerden gelip geçmiş binlerce belki on binlerce isim vardır. Bu isimsiz kahramanlara yeri gelmişken kitabımla bir selam çakmak istedim.

“Herkes, Türkiye’de yıldız olmak için önce kadınları fethetmek gerektiğini bilirdi” dedirtiyorsunuz roman karakterine. Kültür sanat dünyasını daha çok kadınlar mı ayakta tutuyor? Ne dersiniz?

Haberin Devamı

Kadınların beğenisini, takdirini kazanmayan bir sanatçının star olamayacağı yönünde bir endüstri inanışı vardır. Kitapta bu bağlamda bir yerde geçiyor bu cümle. Yani bunu cinsiyetçilik ya da bir tür ayrımcılık olarak katiyen söylemiyorum. Ama bu bir gerçektir. Zaten teknik olarak bir star olmak için herkese ulaşmak lazım. Öte yandan kadınların edebiyata, müziğe, sanatın farklı türlerine daha büyük bir heyecanla sahip çıktıklarına hep inanmışımdır, hâlâ da inanıyorum ben.

‘Ankara’dan iyi müzisyen çıkar diye bir laf vardır’

Gaye ile Selim arasında Ankara İstanbul çekişmesi yaşanıyor. İkili; “Başkentte daha iyi müzik dinleniyordu” sonucunda uzlaşılıyor. Siz de katılır mısınız buna?

Ankara’dan iyi müzisyen çıkar diye bir laf vardır. ‘90’larda Beyoğlu’nda Ankara kökenli çok müzisyen vardı. Ve gerçekten de çok iyilerdi. ‘90’ların şartlarında bir grubun ya da şarkıcının sesini duyurması için İstanbul’a gelmesi Beyoğlu’nda çalması yazılı olmayan bir kuraldı. Bugün şartlar farklı, yani online dünyada nerede olduğunuzun pek önemi yok artık. Ama Ankara’nın çok kaliteli bir müzik kültürü ve müzik sahnesi halen var. Bu hiç değişmedi. Ankara’da okuyan çok arkadaşım orada kurdukları dostlukları, tanıdıkları insanları unutamamıştır. Benim de o dönem pek çok arkadaşım Ankaralıydı. Bende yeri ayrıdır başkentin ve insanlarının.

Haber Kaynak : MILLIYET.COM.TR

“Yayınlanan tüm haber ve diğer içerikler ile ilgili olarak yasal bildirimlerinizi bize iletişim sayfası üzerinden iletiniz. En kısa süre içerisinde bildirimlerinize geri dönüş sağlanılacaktır.”

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu
Holiganbetzynga poker chipzynga poker chipchip satışıchip satın alzynga chipşehirler arası nakliyatdeyneytmey boynuystu veyreyn siyteyleyrdeyneytmey boynuystu veyreyn siyteyleyrdeyneytmey boynuystu veyreyn siyteyleyrescort bayanadıyaman escortankara escortyozgat escorttunceli escorttrabzon escortordu escorttokat escortyabancı escortadıyaman escortkonya escortsakarya escortşırnak escortsiirt escortmilas escortmarmaris escortkilis escortkars escortinegöl escorthakkari escortedirne escortdiyarbakır escortdenizli escortçorlu escortbodrum escortbayburt escortamasya escortısparta escortniğde escort